Bir gün onunla'dan bir kısım... " Hızla ilerleyen günler "

Yeni mahallenin gösterişsiz sokaklarında, gösterişsiz evlerine baka baka, aynı zamanda anlayamadığım insanlarının arasında yürümek kadar keyif veren bir iş yaptığımı iddia edemem henüz. Dört haneli rakamlarla ifade edilen sokakları birer birer geçiyorum. Çoğu boyasız, çoğu sıvalı evlerden oluşan 4057 numaralı sokak çocukluğumun büyük bir kısmına sahne olmuştur. Buradan her geçtiğimde o günlere döner, küçük bir hayal evreninde nefes alırdım kısa süreliğine. Okula giderken izlediğim yol her zaman gittiğim yol değil bu sefer. Farklı yönlere giriş yapar, aniden başka bir sokağa dalarım çoğu zaman, bu sabah olduğu gibi. 4084 numaralı sokak da, aslında fiziksel olarak, dışardan baktığım zaman biraz ürkütücü ve oldukça fakir görünümlü olmasına rağmen çoğu kez buradan geçmeyi bana bir artı olarak neticelendirdiğim nitelikler arasında yer alıyor. Sokağın en karmaşık yerlerinde, çıplak ayakları ile yağmur suyuna basan çocuklar, bana Güneydoğu illerinden bazı coğrafyaları anımsatıyor. Belki de bu sebeptendir bu çocukları her gördüğümde aksatmadan gülümseyerek, onlara sıcakkanlı bir şekilde yaklaşmam. Aslında mahallemizin her bebeğine, her çocuğuna, her insanına bu şekilde tebessüm ederim ama bazılarının bu değeri hak etmediği kanısına yıllar öncesinden vardığımdan bu yana, çoğu kişiye mesafeli yaklaşırım. Yeni mahalleden yaklaşık altı dakikalık bir yürüyüşten sonra çıkıyorum. Ana yol üzerinden devam ediyorum. Cadde oldukça kalabalık; hızla geçen arabalar, uyku dolu gözlerle sabahın bu saatinde kalkmak zorunda olmalarına binlerce küfür savuran insanlar, kuşlar, ağaçlar ve ben. Ben, yürüyorum ve yaklaşık yirmi dakika daha yürüyeceğim. Evden çıktıktan dört dakika sonra otobüs durağına varmama ve otobüsün beni hemen okulun önüne indirecek olmasına rağmen, çoğu zaman yürümeyi tercih ediyorum. Yürümek, insanları izleyerek, onların o an kafalarından neler geçirdiğini çözmeye çalışarak ya da şu an nereye gittiklerini tahmin etmeye çalışmak daha mantıklı geliyor. Bu tip tatminler ile birlikte her gün aynı şekilde devam ediyorum kentin sokaklarında yürümeye. Okula vardığımda ise zaman dediğim kavramın nasıl geçtiğini anlayamıyorum işte. Burada dünya öyle farklı ki, sokaktaki kadar basit ve cevapsız sorularla birlikte tükenmiyor gün. Yüzlerce insan arasında hangi konumda olabileceğimi bilmek bir bakıma artı katarken bana, diğer yandan insanların gözlerinde bir kendini beğenmişlik havası da katabiliyor. Bu da ister istemez aramızda iletişim kopukluğuna sebep oluyor. Yaklaşamıyorum bu şekilde yargılayan insanlara. Onlar her zaman kendilerinden kopuk, saçma kişiliklere bürünmüş insancıklar olarak kaldılar hayatımda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder