Noel - Noel Baba ve Biz

Hemen hemen tüm dünyada kutlanan Noel bayramı ve bu bayramın timsali olan uydurma şahsiyeti Noel Baba hilafetin en son hüküm sürdüğü topraklarımızda da ne yazık ki uzun yıllardan beri nüfuzunu göstermektedir. Bugün ülkemizde nereden geldiği belli olan kökü Hz. İbrahime dayanan kurban bayramına bile hayvan katliamı adı altında protestolar artarken 4 günlük bayramımız bize zehr etmeye çalışılırken aralık ayının 25 inde başlayıp ocak ayının 6 sına kadar her türlü rezilliklerle kutlanan noele neden kimse ses çıkarmamaktadır. Ülkemizde noel adı altında kutlama yapanlara siz hangi dini yada milli bayramımızı kutluyorsunuz diye sorduğumuzda buna masumanece bir kılıf olarak ‘’Efendim biz sadece bir yılın bitişi, yeni bir yılın başlangıcını kutluyoruz’’ bahanesiyle cevap vermektedirler. Biz biliyoruz ki bunlar daha neyi kutladıklarını bile bilmemektedirler. Bu yaptıkları batı özentisinden ve onlar gibi olma çabasından öte bir haldir. Bu halin sebebi masaya yatırıldığında işin içine tarihi, siyasi ve şer güçlerin yol açtığı pek çok sebep girmektedir. Ancak bunlardan önce noelin peydah oluşunu bilmemiz ve günümüzdeki noelin dünyaya nasıl dikta edildiğini anlamamız lazımdır. Her ne kadar noeli bir hristiyan bayramı ve noel babayı da İsevi bir figür olarak bilsek de aslında durum hiç de öyle değildir. Olayın iç yüzü Perslere ve Eski Mısır’da firavunlara kadar uzanmaktadır. Roma döneminde güneşe tapan persler 25 Aralık tarihinde güneş tanrısı mithraya hediyeler sunarlardı. Çünkü o günden itibaren gündüzün uzamaya başlaması geceye karşı zafer olarak algılanır o günü bayram olarak kutlarlardı. O gece mithraya bir boğa kurban edilerek şükranlarını sunarlardı. Mısırda da bunun değişik bir versiyonu güneş tanrısı amon-ra için söz konusuydu onlarda 6 ocak tarihini amon-ra nın doğum gününü kutlarlardı Roma İmparatoru Avgustus bu pagan geleneğini benimseyip 25 Aralık tarihini Roma’nın milli bayramı olarak ilan etmiş Hristiyanlığın kabulunun akabininde bu tarih hristiyanlığın kutsal günü haline dönüşmüştü. Bu pagan inanışını iseviler benimsemiş olup Haz. İsanında güneş tanrısı mithra gibi bir mağarada doğduğuna ve perslilerin yüzyıllar önce buna inanıp aslında bunu kutladıklarına iman ettiler. Buna binayen 754 tarihinde roma imparatorluğu 25 aralığı yeni yılın başlangıcı ve Haz. İsa’nın doğum günü ilan etti. Lakin iseviler de kendi içinde ikiye bölünüp Roma Kilisesine karşılık olarak Mısırlı hristiyanlar (doğu kilisesi) firavunların geleneğini sahiplendiler bu yeni yıl anlayışını ve Hz. İsa’nın doğum gününü 6 Ocak olarak benimsediler. Bir uzlaşma yolu olarak 25 Aralık – 6 ocak tarihleri birleştirilerik tatil ian edildi. İşte durumun vehameti çok tanrılı putperestlerin ibadetlerinin Hristiyanlığa geçişi ve akabininde bize kadar gelmesi bizim de benimsemiş olmamız. Bugün tüm dünya bilerek yada bilmeyerek paganizmin bir geleneği çok tanrılı dinin ibadetini icra etmekte bunu devam ettirmektedir. Ne yazık ki bunun içine biz de dahiliz. Noel Baba olayına gelince bu çok sonraları ilave edilmiş bir figürdür. New York’lu bir Protestan edebiyat hocası olan Clement Clark Moore’un hayalinden çıkmış biri… Bu yazarımız 1822 de Noel Gecesi adında bir şiir yazar ve şiirinde Aziz Nicolas’ı şu şekilde betimler : ''bembeyaz sakallarıyla ve ren geyiklerinin çektiği bir kızakla heybesinde oyuncak taşıyarak evlerin bacasından girip çocukları sevindiren iyi bir adam.'' işte noel baba böyle ortaya çıkmıştır. Aziz Nicolasa gelince hakkında pek bilgi yoktur 270-343 yılları arasında Anadolu’da yaşadığı bilinmekle beraber başı her dertte olana yardım ettiği bilinir. Bazı efsanelerle anlatılıp ve C.C Moore nin yardımıyla evrimleşerek noel baba olup günümüze kadar gelip bacalardan beklenmeye başlanmıştır. Tarihimizde noel baba kadar örnek alıp benimsemediğimiz hikmetli büyüklerimiz o kadar çok ki insan ne diyeceğini şaşırıyor. En azından bir Nasreddin Hocayı noel baba kadar benimseseydik bugün onun kıssalarını gülmek için değil düşünmek ve bir hikmet aramak için okurduk. İşte noelin ve noel babanın meydana çıkışı ve günümüze kadar gelip çok tanrılı bir inanışın ibadeti olarak önümüze koyulup bizim bunu benimseyip kutlama maceramız. Müslüman-Türk arkadaşım kendine sormalı: ‘’ben ne yapıyorum neyi kutluyorum neyin ibadetini yapıyorum’’ diye.. Yoksa yine aynı bahane ardına mı sığınacak ‘’bir yılın bitişini yeni bir yılın başlamasını kutluyorum’’ diye..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder